-
Hayatı nasıl yaşamalı bir insan. Bir geyik ürkekliğiyle mi, bir aslanın vahşiliğiyle mi yoksa bi maymunun hayata boşvermişliğiyle mi? Yada yada…
Bence artık hiçbir şeyin kesin tarifi kalmadı bu dünyada. Herşeyi günlük, hatta anlık yaşamalısınız. Değişim o kadar hızlı olmaya başladı ki değişimin kendisi de kendine şaşmakta.
Bu değişimin içinde yaşamanın tanımı değişti. Büyüklerimiz için yaşam; dokunmak ve paylaşmak, bizim kuşak için azda olsa dokunmak ve paylaşmak ama çoğunlukla kendini yaşamak, şu zamanki jenerasyon için ise sadece paylaşmak (sanal alemde) kesinlikle dokunmamaktır. Her şeyiyle ortada olmak, anları sevdiklerinle, dostlarınla değil de seni takip eden binlerce paylaşmak (paylaştığını zannetmek) ve sonunda oturup insanların yorumlarını takip etmek ve yeniden yazmak… İşte bunun günümüzdeki adı “Sosyal medya”.
Bizden önceki kuşak bizim televizyonda çok zaman geçirmemize kızardı, biz şimdi ki çocukların bilgisayarda/telefonda zaman geçirmesine. Acaba onlar çocuklarının neyine kızacaklar… Uçmasına mı? Zamanlar arası gidip gelmelerine mi? Belki de hiç göremeyeceğiz.
Hayat düzeni dedik ya. Aslında bir düzen müzen yok. Sadece olan kaçan hayatı kovalamak. Unutmayın ki; Hayatı beş duyumuzla hissetmeden doğruluğuna inanılmış bir düzende yaşam, sadece koca bir “YALAN”.
Okan YILDIRIM (oY)